7 Temmuz 2011 Perşembe

Gülhane de hüzün!

Sıkıntılar ard arda gelir derler ya! Bana çifte kavrulmuş katmerli geldi! Yine  hastanedeyim bağımlılık oldu sanmayın, operasyon mecburi! Bu gün ameliyat günüm alıştım hastaneler hiç ürkütmez, üzmez beni, Vedalaşırken sadece evlatlarım yıktı, bu çınar gibi güçlü bedeni! Öğle bir kaygılı gözle baktı ki Gamze! Sanki delip geçti kalbimi! Anne sana ihtiyacımız var geri gel! Sakın bizi bırakıp gitme der gibi! Yahya nın ela gözünde ki o yağmuru, hangi kara bulutlar getirdi? siz üzülmeyin kıymetlilerim, güneş yine doğar her karanlık gecenin ertesi!

PLAN YAPMA!!!


Sen ne kadar program yapıp kendi düzenini kursan da, bilki! Senin için çoktan planlanmıştır hayat, boş yere yorma kendini! Konuş, konuş henüz dinleyenin varken, anlat herkese derdini! Sonralarla harcama zamanı, bu lüksü bir daha bulamazsın belki! Bazen bıkarsın ya etrafından, boş verirsin, yok sayarsın her şeyi, Ve böyle avarelikle çok, çok mutlu olursun hiç olmadığın gibi! Bazen hayat o kadar yorar ki, acımaz ters köşeye düşürür seni! Sadece aileni değil, dünyayı da sırtında taşıyor sanırsın kendini! Bazen seversin aklın bir karış havada, uçarsın kelebekler gibi! Sonra dank eder kafana, kelebeğin aslın da bir günlüktür ömrü! Kadere inat, şansına sığınıp gene de yaparsın planları ama bilki! Eğer şans varsa bu dünyada, elini uzatma tutamazsın sen inan ki!

5 Temmuz 2011 Salı

MACERA

Anne karnına düştüğümüz an bir maceranın için de buluruz kendimizi. İki insanın bir birlerini sevmesi, hoşlanması veya mecburiyetten başlayan birliktelik ya evlilik ya da beraber yaşama denilen bir şekilde devam eder. Bu çiftler bebeklerinin olmasını ya çok isterler ya da kazara bir bebekleri olur. İşte bu sadece insanlar için değil, bütün canlılar için en büyük mucizedir.  Ana rahminde havasız ve loş bir yerde nasıl olduğu kabaca bilinse de, bence henüz bin bilinmeyenli bir denklem gibidir hamilelik, anne karnında bebek gün ve gün büyüyüp serpilir. Dokuz ayı doldurunca da dünya ya ve güneşe merhaba diyerek o loş ortamdan feryat figan doğar. Bu macera ile başlayan mucize ile devam eden bir süreçtir. Yaradan anneye de kendinden bir parça, yani yaratma ve mucize gücü vermiştir.
  Büyük mucizeler yaradan tarafından meydana getirilenlerdir. İnsanların yeni teknoloji ile asla yapamayacağı, yapmayı akıllarına dahi getiremeyeceği türden. Bozulmayan bir düzen için de ki evreni, yörüngesinden hiç sapmadan binlerce yıl aynı şekilde dönen güneş sistemleri, için de yaşayan çeşit çeşit canlıları mucizelerdir. Ve bizim kitabımız kuran-ı kerim de, (yıllardır nasa nın içeriğini incelediği) mucizelerin en büyüğüdür bence.
  Allah tarafından Peygamberlere sunulan mucizeler vardır, Allah katında ne kadar özel ve kıymetli olduklarını ve insanların onlara daha çabuk inanmasını sağlamak için verilmiş hediyelerdir bunlar.
Bir de yaratanın yardımı ile mucize gibi buluşlar yapan insanlar vardır. Bunlar maceracı, akıllı ve hayalperest insanlardır, genelde önce hayal kurarlar, ardından buluşlarını yapıp mucizelere imza atarlar. O büyük ve akıllı insanlar buluşları ve mucizelerinden dolayı, bir sürü damgalar yemişlerdir. Bilimin gücünden, kendi güç ve iktidarlarına güvenin sarsılmasından, dünyanın değişmesinden esas önemli olan ise halkın uyanmasından,  korkan insanlar, asılsız iddialar ile bu büyük insanların yaşadıkları dönemi cehenneme çevirmişlerdir. Canları ile ödemişler ya da toplumdan soyutlanmışlardır! Yaşamları da bu yüzden zindan olmuştur,  bu büyük buluşlara imza atan bilim adamlarının.   Büyük sanatçılar da aynı kaderi paylaşmışlardır ne yazık ki.
Sonra kıymetleri bilinmiş layık oldukları değer verilmiş ve önemli insanlar listesinde ki yerlerine kavuşmuşlardır. ( genel de öldükten sonra, eline sağlık)
Bizde de aynı hatalar yapılmıştır. Dünya bilimle, fenle ve teknolojiye ulaşmak için uğraşırken, bizim dünyayı dize getiren herkesi korkudan tirtir titreten koca yürekli, akıl küpü padişahlarımız ulemaların sözünden çıkmayıp dünyanın gerisin de kalmayı başarmışlardır, ve o yüzden de 700 yıla yakın yaşamış koca bir imparatorluk çökmüştür. Hazarfen Ahmet çelebiyi uçuyor diye sürdürmüş, dünya haritasının herkesten önce ilk taslaklarını çizen piri reisin kellesini uçurmuş bir zihniyetten bahsediyorum. Örneklerin çoğalması 20. Yüzyılda dahi devam ediyor!!!  üzgünüm! tarihten ders alınsaydı eğer, tarih tekerrürden ibaret olmazdı!

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Ankara!


Tarih 19.05.2011 misafirim Gata da, benim için ayrılmış çok güzel bir oda da! Penceremden baktığım da, güzel başkent Ankara ayağımın altındasın, altın da! Atakule sağım da, Kocatepe solum da, İzliyorum ihtişamlı; anıtkabir karşım da! Koca yürekli, yüce ruhlu Atatürk, biraz buruk, biraz şaşkın bakınıyor etrafa! Buram buram tarih kokan Ankara, kim bilir ne kalleşler gördün bu fani dünya da! Kaç asırlık kalesi, ilişiyor gözüme; geçmişiyle gururlu yıkılmadan direniyor inatla! Bu eğlenceli kalabalık da, sadece ben mi yalnız hissediyorum kendimi Ankara da! Herkese yem yeşil görünürken, çorak ovadan farksız görünüyorsun sen bana!

1 Temmuz 2011 Cuma

şair


Kör kütük aşıkmısın, sevgiyi böyle güzel dizelerle yazıya dökebiliyorsun. Yoksa şair olduğun için, şiirler gibi hem dingin hem serseri seviyorsun? Söylemede beis duymuyorum! Yağmur sonrası toprak gibi kokuyorsun? Yıldızlara ulaşmak istiyorum, başkafiye olup sen de yanımda olur musun?

yasaklar


 

Gülerek bakarım insanlara, çünkü severim bütün canlıları, canıma kast etseler de! Gönül almak çok zor bilirim, o yüzden kırmak istemem karıncanın kalbini bile! Kıskanç değilim! Sadece gökyüzünde ki kuşları kıskanırım özgür uçabiliyorlar diye! Nedamet duymuyorum, riyakardan nefret ediyorum cehenneme gitsem de!