07-06-2009 Yolculuk!
Koltukta bir yerleşme hissediyorum Richter ölçüsü ile 8,5 kuvvetin de, tabi bende cama doğru bir yakınlaşma oluyor haliyle bu sarsıntı da. Hemen muavini çağırıyorum,
Buyur abla diyor,(bu abla, yenge, bacım muhabbetleri de beni sinir ediyor, ben nerden akrabaları oluyorsam onların ). Estağfurullah deyip, Islak köpek yavrusu gibi bakıyorum kendime acındırarak, acaba koltuğu biraz genişletebilirliyiz diye soruyorum. Acıyarak bana bakıp 5-10 santimlik bir genişleme oluyor, anında bayan teşekkür edip daha bir genişliyor, ben gene cam kenarın da katlanmış hırka vaziyetinde kala kalıyorum. Bu sefer arkada boş yer varmı acaba? diye bir soru soruyorum, muavin şimdilik belli olmaz; şehri çıkınca bakarız diyor, başka bir seçeneğim olmadığı için umutla bekliyorum.
Bayan rahatsız mı oldun diye soruyor, yo diyorum rencide etmemek için hayır ne münasebet diyorum.L Bir yalan manevrası ile bana sormadan almışlar da bu numarayı ben en önde gidemem korkarım diyorum.
Yolcuyken de araç kullanırken de hiç hoş sohbet değilimdir, yanında kim oturursa otursun fark etmez, konuşmayı sevmem. Sürekli içimde ki sesle sohbet eden birisi olduğum için, kitap her zaman kalkandır bana. Gene böyle olsun diye açıyorum kitabımı(kayıp sembol) severek ve heyecanla okuyorum, yazarın diğer bütün kitapları gibi. Bir kımıldama oluyor yan koltuk da yada tüm otobüste de desem yeridir. Gayri ihtimali bir refleksle dönüp bakıyorum, bu ne burnumun dibin de bir elma ile göz göze geliyorum.
Alırmısın diye soruyor,
Hayır, teşekkür ederim diyor, kulaklığımın tekini çıkartma gafletin de bulunuyorum. Nefes almadan sorular geliyor ard arda.
Sorgun damı oturuyon?
Evet!
Ben de! neresin de oturuyon?
Çarşı da!
Ben de Karşıyaka da!
Adın ne? Sorgunlu musun? Kimlerdensin? Hangi köylüsün? Kocan ne iş yapıyor? Sen çalışıyor musun? Vb. vb. vb. vb.
Sıkılıyorum ama soruların çoğunu cevaplıyorum, saygısızlık etmemek için. Sonun da ukalaca kulaklığımı kulağıma takıyorum ve kusura bakmazsanız biraz okuyacağım deyip cevabını beklemeden kitabıma dönüyorum. Servis geliyor teşekkür ediyorum hiçbir şey almıyorum, kollarımı oynatamayacağım için yiyemeyeceğim alsam da nasıl olsa.
Hiç kımıldayamadığım için belimde ağrılarım artıyor. Bu arada kayaşa geliyoruz Ankara’dan son yolcuların alındığı yer, on dakika mola veriyoruz muavinin yanına gidip gene ıslak köpek yavrusu gibi bakışımı takınıyorum. Acıyarak bakıp en arkada boş iki koltuğu bana gösteriyor, sevinçten sarılacak gibi oluyorum ama kendimi tutuyorum tabi. Valla burayı bulmasaydın inip bagajda gidecektim diyorum, çocuk yanımdan ayrılırken gülüyor sessizce bana göstermemeye çalışarak. Her gün bir kişiyi mutlu ederseniz cennete gidersiniz derler ya, ben o günlük cennet mesaimi de yapmış oluyorum muavini güldürdüğüm için.
Yanımdaki adını bilmediğim(sormadığım) hanımdan izin isteyip, topluyorum pılımı pırtımı yeni yerime geçiyorum. Arka koltuk da arada bir kitabımı kapatıp dışarı bakarak, yanından geçtiğimiz arabalardan fal tutarak mola yerine kadar gidiyorum.
Orada otobüs durunca bayanın yanına gelip (bana emanet ya) inip inmeyeceğini aşağıdan bir şey isteyip istemediğini soruyorum, hayır bir ihtiyacım yok cevabından sonra atıyorum kendimi araçtan aşağıya bir sağa bir sola geziyorum bol oksijen alarak, sonra bir sigara yakıyorum kendime kızıyorum niye bırakamıyorum şu laneti diye. (ben bu yazıyı yazdıktan sonra bıraktım sigarayı, yani epey sonra J
Son durak!
Mola bitimi zar zor anlamadığım şekilde anons ediliyor. Otobüse binip koltuğuma oturmadan bayanın yanına uğrayıp Sorgun da görüşürüz deyip, yerime geçiyorum. İneceğim yere kadar artık hiç kalkmadan oturuyorum rahatım yerin de. Son durak geliyor eşyalarımı toplayıp, hala adını bilmediğim ama bana emanet edilmiş olan bayanın yanına gidiyorum. Sizi karşılamaya gelen olacak mı yoksa ben size yardım edeyim mi diye soruyorum. Evet, bak gelmiş oğlum ve gelinim diyor, eşyalarını toplamasına ve arabadan inmesine yardım ediyorum. Kusura bakmayın sizinle pek ilgilenemedim diye gönlünü alıyorum her zaman yaptığım gibi! Vicdan azabım yine ziyarete geliyor biraz zamansız yada geç, insanlarla iletişimim hep böyle oluyor yarım yamalak, elimde olmadan kötü başlıyorum, sonra pişmanlıklar yaşıyorum.
Son olarak şoföre ve muavine teşekkür edip adını bilmediğim bayanın yanına gidiyorum, karşılamaya gelenlerle bir şeyler konuşuyor beni görünce susuyorlar, anlıyorum hakkımda konuşulduğunu. Oğlu teşekkür ediyor yarım ağız sonra eşimin hatırını soruyor, (tabi 30 yıl aynı yer de oturunca herkes herkesi tanıyor, beni de tanımışlar ben her şeyden habersiz gözleri sürekli yerde, uyur gezen biri olduğum için ben tanımıyorum onları. Tanımak zorunda da değilim) tamam söylerim kim diyeyim? diye soruyorum, bilmem ne köyünden, filancanın oğlu, filanca diyor. İyi günler deyip evimin yolunu tutuyorum.
Gene bir tebessüm oturuyor yüzüme, ardımdan konuşulanları tahmin ederek yürüyorum. Ne kadar kendini beğenmiş, ukala bir kadın, tenezzül edip benimle konuşmadı, yanımda oturmaktansa en arka koltuk da oturmaya razı oldu gibi! onlara ters gelen, bana göre normal olan bu davranışlarımı yadırgayıp kınıyorlardır mutlaka. Ardından da mutlaka! Bir eşi var dünyalar tatlısı, melake mi melake, bu nere, o nere, nerden bulmuş bu nemrut kadını, mübarek o evliya gibi adam J Allah doktor beye sabır versin bu kadınla geçine bildiği için diye de eklemişlerdir mutlakaJ)ben de AMİİİİN diyorum! hala adını bilmediğim kadının hayalim de söylediği sözlere katılıyorum.
Ben el için yaşamam, benim doğrularım bana doğrudur bu yüzden kimseleri yargılamam. Aksine çevreme göre, çok hoşgörülü ve aydın sayılabilecek biriyim, ama ilk gördüğüm insanlarla da samimiyet kuramam! Kurmak zorunda da değilim! Fazla tevazüyü sevmem, ne derlerse desinler asla gururumdan ve doğrularımdan vazgeçmem.
J SON J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder