8 Mart 2012 Perşembe

boş


     Otobüse biniş!
   
Al gözüm seyreyle etrafı diyorum, ama gözüm öyle yoruldu ki bu hengâmede kime bakacağını şaşırdı. Saate bakıyorum zamanım yaklaşmış, dışarı çıkıyorum bir sigaralık vaktim kalmış bir kenar da yakıyorum sigaramı, ard arda bir kaç nefes çekip sigaralığın içine atıyorum.  Gidip otobüsümü ve beş saat sürecek olan yolculuğum da cam kenarın da oturacağım koltuğumu da bulup oturuyorum.  Camdan dışarıdaki kaosa bakmaya devam ediyorum, hiç aralıksız karınca sürüsü gibi kımıl, kımıl devam ediyor bana inat. Yanıma acaba kim oturacak? Az değil beş saat yoldaş olacağız istesek de istemesek de.
           Yolcular gelmeye, bagajlar yerleştirilmeye, otobüs yavaş yavaş dolmaya başlıyor. Uğurlamaya gelenlerle vedalaşılıyor kimi koltuğuna kadar refakat ederken, kimisi de kapıda bırakıyor bazıları da benim gibi yapa yalnız geliyorlar.
           Benim hattın yolcuları bellidir, otobüsler eski model, yolcular yöreseldir. Birkaç tane ziraat civcivi bulunur sadece, diğerlerinin hepsini tanırım mutlaka, şahsen değil ama kıyafetlerinden, konuşmalarından, çocuklarına davranışlarından anlaşılır. Kötülemiyorum yanlış anlama olmasın, dedim ya yöreseldir benim hemşerilerim, yapmacık değildir safiyanedir oldukları gibidirler. Camdan bakarken otobüsün yanına iki bey bir bayan geliyorlar, önce bagajlarını yerleştiriliyor, beyin biri otobüse biniyor bayanın elinden tutup merdivenden çıkmasına yardım ederken diğeri görmedim ama galiba ardından itiyor! Bayan o kadar kilolu ki inşallah benim yanıma oturmaz diye geçiriyorum içimden. Ne yazık ki bana bir bakış atıp hah orası diyorlarL bayanın benim koltuk arkadaşım olduğunu o an anlıyorum,  şom ağızlı meral, şom ağızlı meral diye kafamı camlara vurasım geliyor.
     Bayanın yanındaki bey iyi günler bacım!
      İyi günler diyorum!
      Yolculuğunuz nereye kadar?  
      Sorgun diyorum,
      Hah iyi ablamda Sorguna gidiyor yolda yardımcı olurmusunuz?
  Çaresizce tabi ki diyorum!L
  Aldım mı belayı başıma birde yetmezmiş gibi bana emanet ediliyor.
      Hanımı kucağıma J pardon yanıma oturtuyorlar iyi yolculuklar dileyerek iniyorlar otobüsten. Bayan o kadar kilolu ki ben Somalili gibi kalıyorum yanın da, tabiri caizse sinek gibi cama yapışıyorum sanki. Keşke iki koltuk alsalardı, ya da ben alsaydım sere serpe rahat yolculuk yapardım diye feryat ediyorum ağzımı hiç açmadan. Bir film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden yapacağım beş saatlik sıkışık yolculuğum.
         İçimden geçenleri anlamasın diye yüzüme gülümseyen maskemi takınıyorum, kibarlık edip bayana iyi yolculuklar diliyorum.
       Sağ olasın sana da iyi yolculuklar diyor.
  Elime kitabımı alıyorum, kulağıma müzik çalarımın kulaklığını takıyorum. Elimde ki kitabı açmadan terminalde ki curcunayı izliyorum, Ankara yı terk edene kadar, çocuklarımı geride bırakmanın elemi ile boş gözlerle dışarı bakıyorum.
      Yan otobüste çok şirin bir çocukla göz göze geliyorum ( şirin olmayan çocuk varmı ki ) el sallıyor, öpücük atıyor bana, bende ona aynen iade ediyorum. Gülücükler uçuşuyor iki aracın arasın da, havada ki hüznü biraz olsun yumuşatıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder