Benim hiç yasaklarım yok aslın da, ama hiç özgürlüğüm de yok! Bunun nasıl bir ikilem olduğunu bilemiyorum, araştırıyorum ama nafile! Hayatım da hep bir eksik şeyler var gibi, ama ne olduğu meçhul. Uğruna savaşacak bir şeylerim olsun! Söylenecek sözlerim olsun! Sırlarımı paylaşacak dostlarım olsun! Ardım da bıraktıklarım çok üzülmesinler, ama beni çok özlesinler, bunları istiyor muyum yoksa istemiyor muyum? Kendimden hiçbir şey anlamıyorum bu aralar, çelişkilerimle baş başa dövüş çekiş bir gün bir iyi, gün kötü yaşayıp gidiyorum.
Birgün yıkıp yakmak istiyorum çevremi, sonra tekrar kurmak kendi gönlümce! İyileri bir tarafa, kendimi kötülerle beraber diğer tarafa koymak istiyorum. İkisinin arasına Araf gibi bir yer kurmak niyetim, iyiliği de kötülüğü de içinde barındıranları buraya yerleştirmek, istedikleri tarafı özgürce seçsinler diye.
Ölümden sonra Cennet ve cehennem vardır. Dünya ise bazen her şey beyaz, bazen de siyahtır, istediğin gibi istediğin yerde yaşa diye. Allah akıl vermiş bir şey ya vardı ya da yoktur, ama benim için öyle değil bir türlü bulamıyorum doğru yolu. Cennetimi? Cehennemi mi? Seçeyim. Hatalar ve şanssızlıklar sanki benim için yaratılmış, mıknatıs gibi hepsini üzerime çekiyorum, sonra yaptığım o basit hatalara oturup gülüyorum! Şanssızlıklar içinse üzgünüm ama elimden bir şey gelmiyor…
Ömür törpüsü hiç vakit harcamadan çalışıyor, ömrümü, gücümü tüketmeye ve yontmaya! Zaman sanki sürekli aleyhime işliyor durduramıyorum. İçimde ki kin yerini nefrete bırakıyor! Nefretimi kendime siper ediyorum ve şeytanın en çok sevdiği günahlara sarılıyorum! Kin ve kibir, bir getto gibi sarıp sıkıştırıyor beni duvarların arasın da. Duygularım kör bıçak gibi soğuk! Bileteyim diyorum kırılıyor, elim tamamen boşta kalıyor!
Duygusal insanlara gıpta ile bakıyorum, ben neden bu kadar soğuk ve duygusuzum diye, kendimle savaşıyorum! Ne yazık ki savaşta da hep kaybeden taraf ben oluyorum. Kendimi iyi hissettiğim günlerim de yaşlıları, hastaları ziyaret ediyorum, dostlarımın gönüllerini alayım diye sohbet ediyorum, içim gene de rahat etmiyor ne ben mutlu oluyorum ne de onlar. Sanki hepsini rahatsız ediyorum, üzüyor, hüzünlendiriyorum, yani derman olayım derken dert oluyorum, ya da ben öyle sanıyorum.
Tepemde karabulutlarla beraber geziyorum çoğu gün, sürekli şimşekler çakıyor, yağmur sicim gibi iniyor üzerime, beni sırıl sıklam ıslatıyor. Korkularla yaşıyorum, bir türlü baş edemediğim, ne olduklarını dahi bilmediğim korkularla! Bu kadar güçlü görünürken çevrem de, nasıl oluyor da kendimi bu kadar güçsüz hissede biliyorum? Hem de korkunun ecele hiç faydasının olmadığını bile bile.
Her şeye boş veriyorum arasıra sadece kötü biri olup yaşasam diye hayal kuruyorum, kurduğum hayallerimden de korkuyorum. Hiç bir plan yapmadan yaşamak, bütün planları yırtıp atmak, asi olup isyan etmek istiyorum! Amaçsız her yalanı yaşamak istiyorum! Gayem yalan olduğunu bildiğim halde, her vakti bomboş harcamaktır diyorum! Kahkaha atanların karşısına geçip ağlamak, ağlayanların karşın da eğlenmek! İçimde ki kinim ile herkese kan kusturmak! Kara büyüler yapmak! Her şeyi boş vermiş olmak! Ağaçlarda ki çiçekleri dökmek, meyveye dönmeden! Göçmen kuşlara yanlış rota vermek istiyorum, kaybolsunlar gelmesinler bu sene! Bilim adamlarına yanlış formül vermek, insanlığa iyilikleri dokunmasın diye!
Vicdanımın sesine kulaklarımı tıkıyorum, tıkıyorum ki içimde ki iyilik beni engellemesin gün yüzüne çıkarmasın, hayalimde ki kötülüklerin hepsini sorunsuz yapayım diye. Ama gene de dayanamıyorum sonunda her sorunun zalimce de olsa çözümü olmak istiyorum!
Bütün mühürleri elime alıp istediğim şeylere onay vermek, istemediklerimi reddetme gücümün olmasını! Hayatı yasaksız yaşamak istiyorum, yasak olan her şeyi yeyip içmek, yasak olan her yerde gezmek! Firari bir gönlüm var benim, berduş gibi beyhude gezmek istiyorum! Hayatı uçuk kaçık yaşamak, doludizgin bir kısrak gibi ne yönüm belli, ne de yörüngem belli olsun diyorum. Zaman yolculuğu yapıp taş devrine gitmek istiyorum, teknolojiden uzak. Ne yesem, ne içsem, ne okusam, ne giysem ve ne yazsam diye düşünmeden, tarih öncesin de yaşamak istiyorum!
İstiyorum ama, korkumun beni esir almadığı zamanlarda sakinleşip toparlanıyorum, öfkemin aklımı başımdan almasına izin vermiyorum. İçim de bir yerlerde saklı olan minicik sevgi tohumu ile kendimi frenliyorum. Öfkemi ufak tefek krizlerle geçiştiriyorum kimseye zarar vermeden. Kalbimin bu kadar kötü olmadığını biliyorum, kötülüklere boyun eğip, kendimi yok etmeme asla izin vermemeliyim deyip, kendimi ikna ediyor, her zaman ki gibi inatla ve içtenlikle sabrediyorum…
Meral Bağcı