20 Ekim 2011 Perşembe

MEMEDİM!!!


Yerin başımızın üzerin de memedim,     Çünkü sen      Muhammedin adını taşıyansın. Fikirdaşı çatlamış hainler sana saldırır, Sen çekinmeden göğsünü siper yaparsın, Canının değeri yoktur memedim, Her şeyini bu vatan için feda eder yanarsın, Sen dünyadan, ülkenden ve insanından, Umudunu kesmedin diye hapislerde yatarsın.  Memedim, vatanın bir avuç toprağı için, bilirim sen bütün rütbelerini söker atarsın, Sadece yiğit yüreğinin sesini dinlersin, Nabza göre şerbet vermez, zalimleri yakarsın, Sana kıydım sanan zalimler duysunlar, Memedim! sen bir ölürsen, bin doğarsın, Ama sevdiklerin de senle beraber ölür be memedim,  Sadece kimse bilmediğinden gömülmezler,  Gömülmedikleri için herkes onları yaşıyor sanır…
m.bağcı.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Gülhane de hüzün!

Sıkıntılar ard arda gelir derler ya! Bana çifte kavrulmuş katmerli geldi! Yine  hastanedeyim bağımlılık oldu sanmayın, operasyon mecburi! Bu gün ameliyat günüm alıştım hastaneler hiç ürkütmez, üzmez beni, Vedalaşırken sadece evlatlarım yıktı, bu çınar gibi güçlü bedeni! Öğle bir kaygılı gözle baktı ki Gamze! Sanki delip geçti kalbimi! Anne sana ihtiyacımız var geri gel! Sakın bizi bırakıp gitme der gibi! Yahya nın ela gözünde ki o yağmuru, hangi kara bulutlar getirdi? siz üzülmeyin kıymetlilerim, güneş yine doğar her karanlık gecenin ertesi!

PLAN YAPMA!!!


Sen ne kadar program yapıp kendi düzenini kursan da, bilki! Senin için çoktan planlanmıştır hayat, boş yere yorma kendini! Konuş, konuş henüz dinleyenin varken, anlat herkese derdini! Sonralarla harcama zamanı, bu lüksü bir daha bulamazsın belki! Bazen bıkarsın ya etrafından, boş verirsin, yok sayarsın her şeyi, Ve böyle avarelikle çok, çok mutlu olursun hiç olmadığın gibi! Bazen hayat o kadar yorar ki, acımaz ters köşeye düşürür seni! Sadece aileni değil, dünyayı da sırtında taşıyor sanırsın kendini! Bazen seversin aklın bir karış havada, uçarsın kelebekler gibi! Sonra dank eder kafana, kelebeğin aslın da bir günlüktür ömrü! Kadere inat, şansına sığınıp gene de yaparsın planları ama bilki! Eğer şans varsa bu dünyada, elini uzatma tutamazsın sen inan ki!

5 Temmuz 2011 Salı

MACERA

Anne karnına düştüğümüz an bir maceranın için de buluruz kendimizi. İki insanın bir birlerini sevmesi, hoşlanması veya mecburiyetten başlayan birliktelik ya evlilik ya da beraber yaşama denilen bir şekilde devam eder. Bu çiftler bebeklerinin olmasını ya çok isterler ya da kazara bir bebekleri olur. İşte bu sadece insanlar için değil, bütün canlılar için en büyük mucizedir.  Ana rahminde havasız ve loş bir yerde nasıl olduğu kabaca bilinse de, bence henüz bin bilinmeyenli bir denklem gibidir hamilelik, anne karnında bebek gün ve gün büyüyüp serpilir. Dokuz ayı doldurunca da dünya ya ve güneşe merhaba diyerek o loş ortamdan feryat figan doğar. Bu macera ile başlayan mucize ile devam eden bir süreçtir. Yaradan anneye de kendinden bir parça, yani yaratma ve mucize gücü vermiştir.
  Büyük mucizeler yaradan tarafından meydana getirilenlerdir. İnsanların yeni teknoloji ile asla yapamayacağı, yapmayı akıllarına dahi getiremeyeceği türden. Bozulmayan bir düzen için de ki evreni, yörüngesinden hiç sapmadan binlerce yıl aynı şekilde dönen güneş sistemleri, için de yaşayan çeşit çeşit canlıları mucizelerdir. Ve bizim kitabımız kuran-ı kerim de, (yıllardır nasa nın içeriğini incelediği) mucizelerin en büyüğüdür bence.
  Allah tarafından Peygamberlere sunulan mucizeler vardır, Allah katında ne kadar özel ve kıymetli olduklarını ve insanların onlara daha çabuk inanmasını sağlamak için verilmiş hediyelerdir bunlar.
Bir de yaratanın yardımı ile mucize gibi buluşlar yapan insanlar vardır. Bunlar maceracı, akıllı ve hayalperest insanlardır, genelde önce hayal kurarlar, ardından buluşlarını yapıp mucizelere imza atarlar. O büyük ve akıllı insanlar buluşları ve mucizelerinden dolayı, bir sürü damgalar yemişlerdir. Bilimin gücünden, kendi güç ve iktidarlarına güvenin sarsılmasından, dünyanın değişmesinden esas önemli olan ise halkın uyanmasından,  korkan insanlar, asılsız iddialar ile bu büyük insanların yaşadıkları dönemi cehenneme çevirmişlerdir. Canları ile ödemişler ya da toplumdan soyutlanmışlardır! Yaşamları da bu yüzden zindan olmuştur,  bu büyük buluşlara imza atan bilim adamlarının.   Büyük sanatçılar da aynı kaderi paylaşmışlardır ne yazık ki.
Sonra kıymetleri bilinmiş layık oldukları değer verilmiş ve önemli insanlar listesinde ki yerlerine kavuşmuşlardır. ( genel de öldükten sonra, eline sağlık)
Bizde de aynı hatalar yapılmıştır. Dünya bilimle, fenle ve teknolojiye ulaşmak için uğraşırken, bizim dünyayı dize getiren herkesi korkudan tirtir titreten koca yürekli, akıl küpü padişahlarımız ulemaların sözünden çıkmayıp dünyanın gerisin de kalmayı başarmışlardır, ve o yüzden de 700 yıla yakın yaşamış koca bir imparatorluk çökmüştür. Hazarfen Ahmet çelebiyi uçuyor diye sürdürmüş, dünya haritasının herkesten önce ilk taslaklarını çizen piri reisin kellesini uçurmuş bir zihniyetten bahsediyorum. Örneklerin çoğalması 20. Yüzyılda dahi devam ediyor!!!  üzgünüm! tarihten ders alınsaydı eğer, tarih tekerrürden ibaret olmazdı!

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Ankara!


Tarih 19.05.2011 misafirim Gata da, benim için ayrılmış çok güzel bir oda da! Penceremden baktığım da, güzel başkent Ankara ayağımın altındasın, altın da! Atakule sağım da, Kocatepe solum da, İzliyorum ihtişamlı; anıtkabir karşım da! Koca yürekli, yüce ruhlu Atatürk, biraz buruk, biraz şaşkın bakınıyor etrafa! Buram buram tarih kokan Ankara, kim bilir ne kalleşler gördün bu fani dünya da! Kaç asırlık kalesi, ilişiyor gözüme; geçmişiyle gururlu yıkılmadan direniyor inatla! Bu eğlenceli kalabalık da, sadece ben mi yalnız hissediyorum kendimi Ankara da! Herkese yem yeşil görünürken, çorak ovadan farksız görünüyorsun sen bana!

1 Temmuz 2011 Cuma

şair


Kör kütük aşıkmısın, sevgiyi böyle güzel dizelerle yazıya dökebiliyorsun. Yoksa şair olduğun için, şiirler gibi hem dingin hem serseri seviyorsun? Söylemede beis duymuyorum! Yağmur sonrası toprak gibi kokuyorsun? Yıldızlara ulaşmak istiyorum, başkafiye olup sen de yanımda olur musun?

yasaklar


 

Gülerek bakarım insanlara, çünkü severim bütün canlıları, canıma kast etseler de! Gönül almak çok zor bilirim, o yüzden kırmak istemem karıncanın kalbini bile! Kıskanç değilim! Sadece gökyüzünde ki kuşları kıskanırım özgür uçabiliyorlar diye! Nedamet duymuyorum, riyakardan nefret ediyorum cehenneme gitsem de!

9 Haziran 2011 Perşembe

can dost

Kimse kimsenin sırasını savamaz can dost! Onlar yeşerdi çiçek açtı toprağı yarıp, Bak bahar geldi can dost, doğa uykusunu bölüp uyandı, Sen sevgini çok kişilik yaşa, hem de yaşayabildiğin kadar, Acılarının inadına güzel yaşa can dost.Gidenlerin yerleri belli! kaybolmadan beklerler seni, Güneş her gün doğuyor geceye inat, Gün ağırıyor can dost gün ağırıyor her sabah!!!
(meral)

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Gözlerde ki Hüzün


 
Görmek istemesem de görüyorum bugün, bütün gözlerde ki hüznü! iyi olacağım merak etmeyin, düşürmeyin nur cemalli, o güzel yüzü! Ağlarsanız dayanamam, ben dönerim geri, tutarım verdiğim sözü! Artık göreyim gözünüz de gamzeli bakış, gülerek bulun her yönü!  içiniz de gül bahçesi olsun! yüreğinizde ki ızdırabı tutup söksün! Aklım başım da! Bu ilk değil ki neden bu kadar üzgünsünüz? üzgün! Görmek istemem hüzünlü bakış, ebediyen hepinizin yüzü gülsün! Geldi yaz müjdecisi göçmen kuşlar, yönünüz hep güneşe dönsün! Zamana bırakın, geçecek size verdiğim bungun, bu size anne sözü! Asla korkmayın, bırakmam sizi boynu bükük, görmeden sizin düğünü! Beni yıkacak bir neşter var mı dünyada? Kutlarız döneceğim o günü! Beni sizin gözlerinizin hüznü öldürür, acıtmaz bile hastanenin soğuk yüzü!  

BOŞLUK

Bu gün öyle bir boşluktayım ki! İçimi dolduramıyor hiçbir şey, Zamanı durdurmak istesem de unutturmuyor telefon denen şey, Sadece ben değilim bu geçitten geçen, asıl budur inandığım şey! Biliyorum zor bir yoldayım ama Allah tır bana yardım eden tek şey, Bitirdim bütün protokolü, hazırladım tastamam oldu her şey, Artık yola girdim dönüşüm yok! olacaklar neyse olsun her şey.Yarından sonra, belki de benim dönüm noktamı oluşturacak o şey, Doktorlara güvenim tam ama kader de unutmadığım diğer şey,Korkularla yaşamam ben, her zaman cesurumdur, korku da ney?

8 Mayıs 2011 Pazar

KAHRAMANLIK VE KAHRAMANLAR…

Her zaman kahramanlar bekleriz, dünyayı ve insanları kendi korkularından kurtaracak. Hep bir hayal için de yaşarız, bunlar çok çok yakışıklı, çok kuvvetli, çok iyi, çok sevecen, çok adil çok, çok, çok…vb.  Asla kötü huyları yoktur, boylu posludurlar, içki sigara kullanmazlar. Dedim ya, hayal perdesin de olur bunların hepsi, insanüstü güçlere sahip olan canlılar yoktur aslında. Bizim isteyip yapamadığımız, sadece sahip olamadığımız ama hayal edebildiğimiz güçlere sahip kahramanlar yaratırız kendimize.
 Beynimiz de canlandırırız; onlar koşar,  jetten hızlı uçar, gözünden ve ağzından ateş çıkarır, nefesi ile fırtınalar başlatır, beyin okur, sihirle hastaları iyileştirip, kötülere zor anlar yaşatır,  yani aklımızla düşünüp keşke olsa dediğimiz ama asla bedenimize yaptıramayacağımız her şeyi yapabilecek, genelde iki kimliklidirler. Vauuv değince normal insan tipinden, değiş tonton kıvamına gelirler.
  Mazlum halkın yanındadır, çocukların idolidir onlar. Enin de sonun da hep kazanırlar, ama biraz da saftırlar. ( biraz değil bayağı da salaktırlar yani). Hep kötü olan düşmanın oyununa gelir, yalanlara hemen inanır, içlerin de hiç hinoğlu hinlik yoktur yani iyi niyet timsalidir bu saf kahramanlar.
Mutlaka çok iyi anne ve babanın, dünyalar güzeli ya da yakışıklısı bir sevgilinin, çok da sadık bir arkadaşın sahibidirler. Onların yanın da elleri ayakları dolaşır, şapşallaşırlar ve acizmiş gibi olurlar dünya karşısında. Bir anda da sevdiklerini korumak için dünyayı yıkıp yeniden kurabilecek kadar da güçlü ve kararlı. Yani asla olamayacak, ama olsaydı dediğimiz kahramanlardır bunlar!
      Ama ya çok çirkin, ya çok kötü ya da korkunç yaratıklarla savaşır dururlar. Aslında bütün insanların doğuştan doğasın da bulunan iyi ve kötü karakterlerin savaşıdır bu. Gerçekte olmasa dediğimiz kötülükleri yok edecek birilerinin olmasını isteyişimizin kanıtıdır hayaller.  Bayağı abartılmış olsalar bile senaristler ve yazarlara konu olurlar. Oradan da kitaplarla okuyucuya, filmlerle izleyiciye, artık her evde bulunan televizyonla da bütün dünyaya yayınlanır ve içlerin de saklı kalmış kahramanlıklarına onları da ortak ederler ve bu hayallerini paylaşırlar.(çok da iyi ederler)
  İyi insan olmanın başlı başına kahramanlık olduğunu düşündürürler inceden inceye. Körpe beyinlere, çocuklar iyiliklerin ne kadar güzel bir erdem olduğunu öğrenirler bu filmlerden, çizgi romanlardan ve hikâye kitaplarından. (Tabi uçmak için camı açıp kendilerini boşluğa bırakmadıkları sürece.) kötü olanların her zaman kaybedeceğini sanırlar bu hikâyelerden.
        Bizde ise süper güçlü değil ama süper yürekleri olan; Battal Gazi ve oğlu, Tarkan, Fatihin fedaisi, Köroğlu gibi kahramanlarımız vardı şimdi ise Behzat Ç. Maraz Ali, Adanalı, Polat Alemdar, Arka sokaklar gibi bir sürü kahramanlarımız var Juçup, kaçamıyorlar Jama mangal gibi yürekliler, Allah var.  Benim hep bir üzüntüm ve içimde ki ukde, daha doğrusu kompleksim, süpürmenden önce uçan hazarfen çelebiyi neden daha önce süper kahraman yapamadığımıza ben yanarım dururumJ.
    Bir şeyi hep merak ettim, hatta anneme de sordum! Ben ters mi doğdum diyeJ oda hayır düz doğdun dediJ  çünkü ben hep başroller de bulunan kahramanları değil, başrole çelme takmaya çalışan kötü adamları severim. Onları kendime daha yakın bulurum, hep onlardan taraf olurum, yakışıklı prensin kurbağaya dönmesi beni daha mutlu eder, kurbağalıktan çıkması değil. Süpürmenin karşısında ki LEX si daha çok severim, çünkü süpürmenden daha akıllıdır. tom ve jerry de, jerryi yani fareyi daha çok severim kediye yaptığı eziyetler beni mutlu eder. Külkedisinin üvey annesi ve ablaları daha yakındır bana.  Ben saf ve salak olan karakterleri sevmem, dedim ya ben de bir terslik var diyeL
    DİP NOT: Ama çocuklar büyüyüp gerçek dünyayı gözlemlediklerinde bunun aksi olduğunu anlarlar. Kötülerin ekonomik durumu iyilerden daha iyidir, iyiler ise hep bir geçim sıkıntısı içindedirler. Her ne kadar film ve romanlarda iyiler dar etseler de kötülere dünyayı, kazansalar da bütün savaşlarını!  Gerçek dünyada kazanan hep kötülerdir. Bu kadar akıllı olan kötüler yaşadığımız yüzyılda asla yenilmezler, çünkü dünyanın düzeni kötülerden taraftır artık…(neyse bunun konumuzla bir alakası yoktur)

boş


7 Mayıs 2011 Cumartesi

ANNEM!!!




Annem! Sen var olduğun için ben varım! Bu hayatta ilk yegâne varlığım. Ben seni ara sıra hiç istemeden kırdım!  Ama sen hep affeden oldun. Büyüttün binbir zorlukla bizleri, kendini unutup bizim dertlerimize ağladın. Eh artık anne oldum, dört çocukla nasıl sıkıntı çektiğini şimdi ben de anladım. Zaman gelir bilirim seni çok yorarım, inan sonra pişmanlıklarla dolarım. Çocuklarım gelir gözümün önüne, seni üzdüğüm için kendime çok kızarım. Affet beni istediğin gibi evlat olamadım, her an yakının da bulunamadım! Sen bana karşılıksız sevgi verdin, annem! İnan seni hiç isteyerek kırmadım. Bugün senin ve benim günüm, biraz sonra arayıp sana güzel sözler söyleyeceğim. Bilirsin ne yazık ki babama çekmişim J Ben sevgimi göstermeyi   pek beceremem! Soğuk ve mesafeliyim, sanki kırk kilitli sandıkta saklı gibi duygularım kapalıdır benim.  Ama sen gözümden anlarsın.J İnan içimde sevgin çok büyük; kilitleri bugün kırabilirim. Annem! Bugün anneler günü unutmadım! Elimde telefon, aklım da bütün söylenecek sözlerim. Ne kadar çok zorlansam da hepsini söyleyeceğim,
 Seni çok ama çooook seviyorum anneciğim…J
                                                                         J   Meral Bağcı J

Delikanlı Çağında! (abim Tarık)

                                           
                                             Abimin doğum günü  22.04.1978    
Tanrım yokmuydu abime de bu dünyada oturacağı bir avuç toprak, Daha onsekiz yaşın da,  o gece bilmedi canı için Azrail’le savaşacak. Vaktinin dolduğunu anladım, kaybetti savaşı demek ki! o bizi bırakacak.  Gücü yetmedi burada kalmaya! Mutlaka Cennette ki yeri ayrılmış olacak,
Adı Tarık: kuran da bir sure ve anlamı en parlak yıldızdır  gökyüzünde!!!

Abimin hep vijdanlı gördüm, kimseyi kırıp, üzdüğünü görmedim,  Ailemin hepsi değerli! Ama ben dünya da en çok abimi severdim. Sadece annem değil, ben de onun için canımı seve seve verirdim. Annemin sevgili evladı, yareniydi, Allah acını göstermesin anam derdi!
Adı Tarık: kuran da bir sure ve anlamı en parlak yıldızdır  gökyüzünde!!!


Sonsuzluğa kapattı gözlerini, vaz geçti delikanlı çağından  hayallerinden ve hayattan. Almadı bu dünyanın muradını, mahşere gitti hiç korkmadan. Boşaldı yatağın ve odan, sana bu kadarcık mı ömür biçmiş yaradan. Sensiz hep bir eksik yaşıyoruz inan, hayat daha zor oldu sen olmadan.
Adı Tarık: kuran da bir sure ve anlamı en parlak yıldızdır  gökyüzünde!!!

Sabah geldim başına abim diye! Sandım hergün gibi uyanırsın gene. Uyandıramadık, uğraşmak nafile! Can telaş yığıldım olduğum yere,  hüzün doldu bir anda içime, isyan ediyorum tanrıya neden, niye! azar işitiyorum akrabalardan; ne olur şimdi Şeytan çağıma! Sus diye!
Adı Tarık: kuran da bir sure ve anlamı en parlak yıldızdır  gökyüzünde!!!

Tanrım, evet en sonun da abime de verdin bir avuç toprak, O bir avuç toprağın altında artık sana emanet sürekli yatacak! 09.06.1977 ecel bize misafir geldi! Hediye olarak ne yazık ki ölüm getirdi!Şimdi abim  bizim gecelerimizi  gökyüzünden sürekli aydınlatacak!
Adı Tarık: kuran da bir sure ve anlamı en parlak yıldızdır gökyüzünde!!!

Hasta ve ölü (Şenol)

                                                                         22.04.1978
Dertler sarmalamış etrafını içi ağlayıp, yüzü gülücükler saçıyor,Onun ağabeylik gücü kalmamış, çok da bitap, yorgun yatıyor,İki ay önce abimdi beni terk eden! Yoksa buda mı terk ediyor?
Bir derdi var kanser! Doktorlar derman olmak için nafile uğraşıyor.Bir laf diyecek dermanı kalmamış, konuşmadan sadece dinliyor.Hastalığım geçecek, kurtulacağım diye, aileye o cesaret veriyor.Yatağın da derdinden ecel terleri döküyor! Ama o Azraili bilmiyor . Birini göndermiştim Yarap cennetine yetmedi mi? biri daha gidiyor.  Ölümün nefesi her an ensesin de aldırmıyor! Yada bize öyle geliyor.Üzerine konduramıyoruz biz ölümü, çünkü hala gözleri gülüyor,Gökyüzünde ki yıldızları mı eksildi? Neden Allah ikisi birden alıyor,Ölüm öyle bir şeyki! Bir anda sevdiklerinin elleri bomboş kalıyor!Hiç kimse inanmadı ama oldu! Şenol abim öldü! Tabi ailesiyle beraber!
08.1977 ecel yine bize misafir geldi! Yine hediye ölümü getirdi!

6 Mayıs 2011 Cuma

efsunlandık!

 

Bazılarının yüzlerinden aklından geçenleri bir bakışta anlarsın.
bazı yüzler ne söyler, efsunlu da olsan uğraşma tutturamazsın.

Bakarsın bazan, dalmış gider denizlerin en dibinden suskun,
Aklında ki sadece aşktır, onun için derin suda yemiştir vurgun.   

Birileri var ki! düşünceleri bir bir düşer bin parça olur yüzünden,
Müdürden veya şefinden yemiş fırçayı, dövüşüyordur içinden.

Aslında sana bakar, tanır gibi karşında ki gözler dalgın dalgın,  
İnanma tanımaz seni, derdi zor geçimdir şimdi herkes de salgın.

İnsanların bir kısmının aydınlık yüzleri, güneş gibi ışıl ışıl gezer,  
Ağızları sabit ama gözlerinin içi güler, çok mutludur bu yüzler.

Bazan bakarsın yüzünde, yağmur bulutu gibi kara bir hüzün,
Dertlidir çocuğundan ve eşinden, ona care olmaz senin sözün.

Efsunlanmalısın kimi zaman tam anlayabilmek için karşındakini,
Mutluyken ağlar gibi yüzü, diyor ki git başımdan! bir tek sen eksiksin bil haddini!

                                                                                          Meral bağcı

5 Mayıs 2011 Perşembe

DÜNYAMIZ YOK!

Doğmadım güzel bir dünyaya dedi çocuk! dünya böyle mi olmalıy dı?vaad edilen ve rüyalarımızda gördüğümüz gibi değil ki, bu vatan! çünkü, savaşları bitirmemişsiniz, size dur! dendikçe, siz devam etmişsiniz, Bizim için bırakmanız gereken nehirleri kurutmuş, ormanları arsızca çöl etmişsiniz, Bu dünyayı yok etmeye and içmiş zalimler, düşündünüz mü hiç kendi çocuklarınıza da yazık etmişsiniz. Sırf hırslarınızın ve paranızın esiri olmuş, bize kalacak dünyamızı da yok edip, yağmalamışsınız,
demek ki İnsan olma duygularınızı ameliyatla aldırmışsınız,
bizim olacakları da hiç utanmadan, harcamışsınız. Siz bizim vasimizdiniz, size güvenip vasiyet edenlere, siz ihanet ettiniz. Bize miras olan emanetlerimizi, demek koruyup, sahip olmadınız, biriktirmediniz,  Artık çok geç! vaktin de kargoya verip, geleceğe göndermediğiniz için,bizim nefes alıp da, yaşayacağımız bir dünyamız yok! şimdi memnunmusunuz?

korkular!

Korkular büyütürüz bağrımız da kimi gerçek, kimi eften püften, Yeni fidanlar filiz verip yeşerir, sen elindekileri yok etmeye çalışırken. Korkmayacaksın gözünün gördüğünden, asıl kork görünmeyenden, Tebessümü sahtedir aldanma! Kork, dostunmuş gibi görünenden. Önemli olan İnsan olmayı bil! Hilkat garibi gibi korkak yaşama, Korkularınla yüzleş, hakikatten hızlı koşmazsın, kendini zorlama! Her şeyi duy dinlemekten korkma, sadece her yerde konuşma! Yüreğinin sesini dinle yalanlara kanma ki! iki cihan da sakin yaşa! Perili ev diye bir şey yok, bu yalanlarla sana korku cumhuriyetini verirler, Hayal ürünüdür onlar, gözüne sever gibi bakan yüzlerdedir cinler, periler. At gözlüğü takma, resmin tamamına bak ki yüreğine dolsun cesur saadetler. Bilinmezliktir bizi korkutan, yok ettim ben korkularımı artık hükümsüzler!

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Dost!

Bir hatası var diye sakın acele edip, dostunu  satma, Gülde dikeni ile güzeldir, bunu aklından çıkartma, Sende hatasız değilsin ki! Katlan onların hatalarına, Dostlarının kıymetini bil ihmal etme, özür de dile ara sıra, Sonra üzülürsün, bir kaya parçası gibi oturur boğazına, Çıkartamazsın, yutkunursun da gitmez kalır tam orta da, Maraz çıkartma, dönebilmek güzeldir, dön yüzünü dostuna, Gercek dostlar bırakmaz, derdini anlar, destek olurlar sana, sahte dostlar işe yaramaz, onlar ayrık otu gibidir ayırıp at bir kenara! Dost bulmak, dostluğu yıkmaktan daha zordur bunu sok kafana!

Git Gidebilirsen!

Bilirim aklındakini gitmek, ardını dönmek yaşadığın her şeye, Kolay mı sanıyorsun, yaşadıklarını terk etmek unutmak sence, Bu mümkün mü? O omuzların üzerin de o başın durduğu sürece, İstersen kerkeneze ya da çamlığa git uyuyamazsın hiçbir gece. Bilirim içten istemezsin, gidecekmiş gibi yaparsın sadece, Gene de bir kor düştü içime, acaba gerçek mi bu düşünce Bizi terk etmeye kıyamazsın sen, kefilim senin yüce gönlüne! Ama içimde bir his var, özgür bırak gitsin diyor birkaç sene! Zorlamadım hiçbir zaman ne de sorguladım özgürdün zaten, yüzünde beliren anlamadığım duygular ne zamandır yalan, Hatalıyım af diliyorum, geri dönmek senin için zarurettir inan, Git gidebilirsen ama döndüğün de bilki ben bekleyenin olmam.

3 Mayıs 2011 Salı

BOŞ


KADER...


Kaderi sil baştan yazamazsın, gayret göster sonunu iyi yaşa, Değiştirebileceğin sadece kavşaklardır, onları sakın kaçırma, Binlerce kapı açsan da, kalbinin kapısını düşmanlarına açma, Bir yol ver kaderin gelsin sana, ya da yolun ortasın da durma! Geçmiş tekrar yaşanmaz, küçücük bir ihtimal bile yok unutma, Seçtiklerin geleceğe yön verir, emek ver şans arama boşu boşuna ,  Aşılması imkânsız duvar örme çevrene, kendine fırsat ver bırakma, Bilinmezlik korkutur insanı, iyi yaşamayı seç kaderin değişir sonunda!

Özgürsün Öyle Yaşa!

Sen bu ülkede özgürsün öyle davran ve yaşa, kimsenin adamı olma, Anlaşmamak düşman olmanı gerektirmez, her renk ayrı güzel bunu iyi anla! Memnun olmadığın yeri terk et, haremi hizmet alanına kimseyi sokma, Çekinme insan olmayı seç, çünkü etraf dolmuş insan taklidi yapanlarla,  Sen aklına gelenleri duraksamadan yaz, asla ruhuna zincirler vurma, Bildiğin doğruları açık söyle, konuşman gerektiğin de korkup susma, Ama başkasının özgürlüğünü engelleme, işte o zaman sus konuşma. İyi bir balıkçı gibi sabırlı ol, sakın istedikleri yola girip saldırgan olma! Kan kusup kızılcık şerbeti içtim deme! Dedim ya; sen özgürsün hakkını ara! Mesain bittiğin de her şeyini topla götür, gönlünü sakın ardın da bırakma, Artık geleceğin için yaşa, yüreğini  özgür bırak, aç gideceğin   yolu, sakın kapatma, Nereye gittiğin değil, aslın da yola kiminle çıktığın ve kime gittiğin  önemli, bunu hiç unutma!

2 Mayıs 2011 Pazartesi

sohbet!

Sohbetlerin çoğu havadan sudan, ya da sohbet açarsın bir kuldan.
Çok şey biliriz ya! arada karıştırırız birbirine hangisi sap hangisi saman.
Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterirken, biz anlamayız doğrudan.
Genelde kahvede bomboş oturanlardır, bütün dünyayı dertlerden kurtaran.
Tanıdığını sandığın aslında yabancıdır sana, sadece yap boş sohbetini, kaç detaydan!

YALNIZLIK

Eksilmişti yalnızlığım, yenilerini bulup üşenmedim doldurdum,
Kelimeler dizildi boğazıma, kimseyle dertleşemedim sustum,
Yaşadığım kaderin, bir kısmını kendimin yazacağımı unuttum,
Yardım olsun diye uzatılan her dermanı, fütursuzca kuruttum.

Güzel olan şeylere, mutluluk ışıltısı kalmadı gözlerimde kapattım,
Doğru neydi? Hep umutsuzluk da terazinin topuzunu kaçırdım,
Kış rüzgârları gibi estim, savruldum, her şeyi zamana bıraktım,
Yaşananları yok saydım yalnızlıklarımı yeni yalnızlıklarla çoğalttım.

Yazılarım bencilce yalnızlıktan bahsettikçe, kimsesizleri düşündüm,
O zaman utandım kendimden, yüzüm yer de, kahrımdan öldüm.
Kara kaplı defterlerimi yırtamadım, yalnızlık yazılarıyla gömdüm,
Benim ne aklım kaldı, ne yüreğim, sonun da bana isyan etti gönlüm,

DİYE GİBİ BAHANE!

Hiç tanımadığı araçlara radar var diye!
Selektör yapan iyi kalpli kamyon şoförü gibi!

Kendi içerken bu merette yalnız içilmiyor diye!
Bahane ile arkadaşına ikram eden sarhoş gibi!

Bu yaşta sadece yanıma can şenliği istiyorum diye!
Evlenmek için can atıp, gözleri parlayan dede gibi!

Kendim için istiyorsam namerdim diye!
Aslında cebini dolduran sahtekâr mert gibi!

Annesine ben yazınca daha iyi anlıyorum diye!
Yalanla, kopya hazırlayan tembel öğrenci gibi!

Vaktiniz hiç mi yok  beni kimse aramıyor diye!
Kendi evde boş oturup kimseyi aramayan gibi!

Yardım edecektim ama inanın şuan yanımda yok diye!
Aslında hayatında kimseye yardım etmemiş zengin gibi!

Daha da bahane yazacaktım ama yoruldum diye!
Aslında lafları tükenmiş yazıyı sonlandıran benim gibi!

Bahaneler bitmez tükenmez, bu bir hayat felsefesidir diye!
Biz Türklerin en çok sığındığı liman gibi!

MART KAPIDAN BAKTIR DI!

Mart kapıdan baktırdı, uyanıp camdan dışarı baktım! dışarı da kar var! Bahar geliyor diye beklerken, gördün mü, geldi tekrar soğuklar, Toprak ve ağaçlar giyinmiş üzerine, çok güzel akça pakça fistanlar, oysa gidiş dönüş biletlerini almışlardı kanatlarının altına, göçmen kuşlar. Valizlerini hazırlamışlar! Yolculuğu ha başladı! Ha başlayacaklar! Yine mart kapıdan baktırdı baharı kandırdı! Ne olursa olsun  gene de güzel bu zamanlar!  

1 Mayıs 2011 Pazar

Hata! Hata! Hata!


Her tercih bir vazgeçiştir derler bu hayatta,
bizim kararlarımız, bizi bağlar yanlış olsa da.
Ara sıra tercihlerimiz doğru oluyor ama, çoğunluğu püsküllüsünden kocaman hata!
ama hatamla sev beni demiş meşhur, Orhan baba!
Üzülsem de fırsat vermem hiç düşmanlarıma,
sahip çıkar  basarım hatalarımı bağrıma!
Hiçbir şey için keşke demem, yanlışım da olsa,
insan durmalıdır üzülse de kararlarının ardın da,
Ne söylesin bunları yazan bu gariban bura da!
hatalar yaşadığım hayatın, ta kendisi aslın da.
Eğer hatalarından ders almış olsaydı bu zavallı da!
tekrarlarmıydı hiç? valla belli değil ya buda!
Hata yaparak buluyoruz genelde  doğru yolu da,
sürekli bir musibet, bin nasihatten iyidir derler ya!
ben daha çok fırın ekmek yemeliyim bu konu da!  
o kadar ekmekle kilo alıcam, e buda büyük hata!
Buraya ne yüzle yazıyorum onuda anlayamıyorum ya!
işte budur katmerlenmiş en büyük hata!
hiç yorum yazılmamış oluşu da, gösteriyor ki!
sonun da sadece kendimi oyaladığımı anladım, bu sayfa da! JJJ

BUZDAĞI!

Kinimi emanet ettim soğuk yılana, kış uykusun da yatar aylarca. Sabırsızlığımı sakladım,  huzur evinde ki  unutulmuş yaşlılarla. Öfkemi ödünç verdim, mapus da müebbet cezası almış mahkûmlara. Sessiz kalırım, bunların hiç birini yanıma almadan yaşarım yıllarca. Ama parlayınca, yanar dağ gibi patlar etrafa lavlar saçarım. Üzerinde otlar bitmeyen verimsiz, çorak topraklar yaparım. Atmam, yok etmem, ben kinime ölene kadar sahip çıkarım. Buzdağının görünen kısmı bu hislerim, denizin içindeki kısmı kimse görmesin isterim!

29 Nisan 2011 Cuma

Sonbahar;


Sudan çıkmış sıpa gibi, gezerim yağsın yağmur,
Şemsiyem elimde ama paçalarım yine de çamur.
Rengarenk yapraklar yerde ,çiğnerim haşır huşur,
Çıkar içimde ki çocuk, coşar durmaz bu bahar,
En çok sevdiğim mevsim, hazan dolu sonbahar.

Çocuklar su birikintisin de, firarice tepinirler,
Korkmazlar hiç kirlenmekten, kızar mı anneler?
Katılırım aralarına, aldırmam başkaları ne der!
Zıplarım ben de onlarla, ıslanırım bir güzel! 
Beni çıldırtan bu mevsime, bazıları da güz der?


Tanımasam da, herkese güler selam veririm,
Verdiğim her selama da, karşılığı mı beklerim.
İçimde ki hınzırlık neşelidir bu mevsim, bilirim.
Birilerinin kuyruğuna basıp kızdırmayı severim,
Yağmurunu da sevdiğim, sarıdır her yer bu mevsim.

Sustum ve Anladım!

Ben soğuk ve sert bir iklimde doğdum, bu iklime baş kaldırmadan, sadece sustum.
Bildiğimin en iyisini yapayım derken, kendimi enderin kuyuda sahipsiz buldum.
hortlasın kişiliğim, yollara düşeyim dedim, yine sabrettim, karalar bağladım
Çatıştım içimde ki ben ile, kaybeden gene ben oldum oturup için için ağladım.


Hatalardan ders almayanların yanın da, koyun sürüsü gibi her söylenene uydum.
Benim belli özelliğimdir sabırsızlığım, sessizliğime ve sabırlılığıma kahroldum.
Ne gözüm yaşaracak kadar ağlayabildim, ne de karnım ağrıyacak kadar güldüm .
Doğruları bildiğim halde yanlışları seçtim, feryat ettim ama sessizdi çığlıklarım yine sustum.

Ben hayatı bir yalanın içinde yaşadım, huzur bulayım derken elimdekini kaçırdım.
Cesaretim yoktu, haksızlıklara göz yumdum, sonra tüm dertlerimi kapattım, sır kâtibi oldum .
Karanlığın ardından güneşin doğduğunu görünce, sabrettiğim herşeyi geride bıraktım.
Her geceyi aydınlatan bir ışığın  olacağını, sonunda  mutluluğu bulacağımı anladım!

28 Nisan 2011 Perşembe

4. bölüm: hasta, doktor...

  
Velhasıl, doktorun tavsiyelerine uydum ve zoraki de olsa ilaçları kullandım , (ama yazmayı asla bırakmadım ona inatJ). Bir müddet sonra uyku düzenim yerine geldi, uçuk kaçık halim de teşrif etti, tahammülsüzlüğüm beni terk etti.  (hiç üzülmedim buna valla) KDV olaraktan bir sükûnet, bir sakinlik buyurdu ki üzerime hiç sormayın, eline vur ekmeğini al kıvamını buldum, bu benim hiç sevmediğim, hatta nefret ettiğim, hiç de uygulayamayacağım bir meziyettir.
Hemen doktora gittim, bende ki bu değişimin çevremi nasıl da memnun ettiğini anlattım. Hatta bir kurul oluşturdular yakında sizi ziyarete hazırlanıyorlar, gelecek size plaket verecekler dedim! Çoook sevindi.
   Sizde tedaviden memnun kaldınız mı diye sordu?
   Evet ya, aynı külkedisi gibi salak biri oldum sayeniz de dedim, sakince! ben de çok memnunum bu halimden , hatta o kadar çok memnunum ki sizin için bir suikast planı hazırladım dedim. Bir an önce ortadan kaldırılmanızı uygun gördüm, diye de ekledimJ
     Doktor çok kibar bir beyefendi hiç üzerine alınmadı, şaka yaptığımı sandı galiba ama gene de beni mayıştıran ilacı hemen kesti. Böylece kendini güvence altına almayı da ihmal etmemiş oldu.
Eski kişiliğimi buldum, normal deli halime geri döndüm. Sabırsız ve inatçı olan, aptal ve nemelazımcı olmayan, hoşgörülü ama esnek olmayan yani nabza göre şerbet vermeyen,  doğrucu davut huylarıma çok şükür tekrar kavuştum. Bunun yanın da uykusuzluğum, huzursuzluğum, aşırı stresim ve insanlara karşı olan tahammülsüzlüğüm gitti.
Offf kendimle dalga geçmeyi çok severim arada başkaları da kaynar, bu kez piyango doktora isabet etti kusura bakmasın. O hasta desin, ben dedim ya hoşgörülü bir insanım aldırmamJ
Bence iyilik ve kötülük gibi delilik de her insanın için de vardır. Aslın da beynimizin bir kenarın da uyku pozisyonun da bekler, arada bir uyanır. Kiminin deliliği kış uykusunda dır çok zor uyanır, kiminin ise kuş uykusundadır  en ufak tedirginlik de hemen açar gözlerini.
İkilemler yaşarız hayatımız boyunca, huzurlu,mutlu iyi günler yaşarken güç toplarız, onları zor günler için depolarız. Keder ve kötülüklerle savaşta bu depodaki güçleri kullanırız, bunlar dışardan gelen tehditler için bizim silahlarımızdır,  karşı koymamızı ve sıkıntıları hasarsız atlatmamızı sağlarlar. Eğer mutlu ve huzurlu günlerimiz  azalır, bununla beraber güç rezervlerimiz yetersiz kalır ya da tükenirse bir anda sigortalarımız atar ve kendimizle olan savaşımızı kaybeder delleniriz.
Tabi bilim bunu bu kadar basit anlatmaz, anlatsa adı bilim olmaz. J insanlar kafası karışmadan her şeyi çok çabuk anlar, bilime ve bilim adamına da gerek kalmaz. Bu yüzden evirip çevirip zora koşarlar ki kimse anlamasın diye, J benim gibi kolay anlatan dâhileri de göz ardı ederler.J( çoook alçak gönüllüyümdür çoook)
                                                     son