10 Ağustos 2015 Pazartesi

aman doktor, canım doktor!

28 _04 _2011  

Doktor ve hastane sağlığımız bozulduğun da ilk aklımıza gelen kelimelerdir.  Ya kendimiz ya da yakınlarımız hastalıkla cebelleştiğin de ararız, onlar hep ordadırlar, ya nöbetçi, ya icapçı.  Bizler için çabalar, uyku uyumaz, yemek yemez, gezemez, ama dayak yer, küfür işitir, şikâyet edilir, bulunduğu yerden sürülür. (aslın da beş para etmeyen uyuz bir kaç kişi yüzünden) bunun yanı sıra elleri öpülür, hediyelere boğulur ve çoğu zaman minnetle anılır. Bunlar hastalığın önemi ve yanında ki refakatçinin mizacına göre değişen hareketlerdir.   Bu konulara doktorla evli olmamdan kaynaklanan bir aşinalığım vardır. Her ne kadar ev de hazır ve nazır sürekli elimizin altında bulunan çocuk hekimi himayesinde yaşıyor olsak da,  elde olanın kıymeti olmaz mantığı hüküm sürer bizim ev de. Çocukların gözün de hep öğretmenin söyledikleri doğrudur da, anne baba hiç bir şey bilmez ya! Durum aynı öyle evde ki bizim doktor bir şey bilmez!  Ben bir dâhiliye ye gideyim ya da hayatım sen o konuda uzman değilsin ki! Gibi rencide edici kelimeler geçer aramızda, eşime doktor değilmiş gibi davranırız. Aslın da bu bilinçli hasta ya da çokbilmiş ukala hasta sendromudur. Eşim de ne haliniz varsa görün diye boş verip başından savar bizi, ne yapsın söz dinletemez garibimJ
     Üst üste gelen bazı sıkıntılar, beni de doktor ve hastane ile haşır neşir ediyor. On yedi yaşımdan beri bel ağrısı çeken bir hastayım, omurgalarım hizada dur komutuna karşı gelmiş bir ileri bir geri düzeni bozmuş durum da. Ameliyat şart diyen doktorlar sarmış etrafımı ben onları hiç sevmiyorum zorlamı! J Ameliyat olma diyen doktorlar bulsam bende hediyelere boğacağım. J  Hepsi ağız birliği yapmışçasına beni kendilerinden soğutmaya uğraşıyorlar, ben de kaçmakla, bakalım kim önce yorulacak. Ben umurlarındamıyım sanki beli ağrıyan, acı çeken, yürüyemeyen, iş yapamayan benim onlar değil. Bu yarışa 1-0 yenik başlayan da benim. Yorulan da ben olacağım tabi ki, ameliyattan korkmuyorum,ama bu bel ameliyatı biraz riskli tırsıyorum işte, gene de bu maçı alacağım başka yolu yok. Ameliyat son durak! kader değip yatacağım insaflı doktorların, insafsız neşterlerinin altına… 
     Bu stresle yaşarken başka sıkıntılar da üzerime geldi, bardak zaten dolmak üzereyken peş peşe gelen damlalar bardağı taşırdı. Bıçak sırtın da akrobasi yapmak da olan psikolojim allak bullak oldu.Dört duvar arasın da sıkışmış buldum kendimi, dertler üzerime zincirden boşalmış gibi geliyordu. Bir kuyunun dibin de ışıksız ve merdivensizdim, çıkmaya çalıştıkça ellerimin kelepçeli olduğumu fark ettim kurtulamıyordum. Bağırıyordum sesimi kimselere duyuramıyordum,  her zaman çok güçlü bir kişiliğe sahip olduğumu sanırken yanıldığımı anladım. Yardıma ihtiyacım olduğunu sonun da kabul ettim, buda benim rahatsızlığımı tedavi ile onurlandıracağımın müjdecisiydi.  
     J  Sonun da bir psikiyatristin kapısın da aldım soluğu yani (deli doktorunun), sorunlarımı söyledim. Dinledi ve Allah Allah bunlar mı? sorun der gibi baktı bana, sonra fikri değişti nedense! L Ben biraz utangaç daha çok da ukalaca, ama ben çoook akıllı ve kuvvetli biriyim aklım bana hiç oyun oynamadı bu güne kadar; şimdi tutturdu hadi saklambaç oynayalım diyor, diyecektim ki nerde olduğumu hatırlayıp sustum. J  Birden gözümün önüne akıl ve ruh sağlığı hastanesi geldi! Ne olur ne olmaz diye sakinleşip, bu güne kadar böyle şeyler yaşamamıştım diye kısa kesip daha mantıklı sözler ettim.
Ama doktorun psikiyatrist oluşundan ve benim gibilerle çok karşılaşmış olmasından dolayı, o kadar dikkatle seçilmiş lakırdılarımı yutmadı tabii. Kafamda ki telleri biraz sıyırmış olduğumun kanısına varmış olmalı ki reçeteye ilaçları sıraladı. Benim kemlerimi ve kümlerimi hiç takmadı,  (anlamsız iki kelime olduğundan olabilir mi?) İyi huylusun, selvi boylusun gibi yağcılıklarım da fayda etmedi. Hatta bin derenin hepsinden su bile getirdim, Nuh dedi peygamber demedi doktor L Naçar kesikliği ile aldım reçeteyi elime, doktorun fikrini değiştiremedim ya!  Savaşı kaybetmiş, süngüsü düşmüş bir asker gibi boynum bükük çıktım doktorun odasından. Eşim aynı hastanede başhekim, hemen yanına daldım, biraz önceki süngüsü düşmüş er halim yerini panter gibi saldırgan halime bıraktı. Yüzüme üzgün ve sinirli bir ifade takındım, ( nasıl oluyorsa bu ifade J) başladım doktoru ispiyonlamaya! Bire bin katarak:  Ben ilaç kullanacak kadar hasta değilim,Ben delimiyim, sadece biraz sıkıntılıyım neden ilaç yazdı bu uyuz doktor,Ya sen ara da bir hesap sorsana gibi benzer bir sürü şey söyledim. Bana baktı ve  ben karışman doktorumun işine, hem ben bilmem dalım değil, ben o konunun uzmanı da değilim diye taşı da gediğine koyuverdi! Sonra e uyuyamıyorum, çabuk sinirleniyorum, kimseyi görmek istemiyorum ve hiç bir şeye tahammülüm kalmadı diyen sen değimliydin, bunun için gelmedin mi doktora dedi. Evet dedim ama ben deli değilim. Allah var şu an deli değilsin, ama delirmenin eşiğin de oturmuş deliler gurubuna mı, akıllılar gurubuna mı katılsam diye düşünüyorsun deyip dalga geçerek güldü. Arkama kimseyi alamadığım için kös kös evin yolunu tuttum. Doktorumun bir konu da hakkını yememeliyim, eşimin o kadar ısrarlarına rağmen sigarayı şu an bırakmamın uygun bir zaman olmadığını söyleyip beni iç ve dış tehditlerden kurtardı. Zaten söylediği onca sözden kulağıma sadece bu küpe oldu. Sanki doktora sadece sigarayı bırakmamam gerektiğini söyle diye gitmişim gibi bir intiba bıraktı bende. Eşimin her şu sigara diye başlayan kelimelerini; aaaa doktor ne dedi duymadın mı? Merdivenleri teker teker çıkacağım, sonra koşarım beni rahat bırak diyordum. Birkaç gün sonra doktoruma tekrar gittim, ilaçlarımı kullandığım halde sıkıntılarımın azalmadığını söyledim.Bana boşlukta olduğumu ve kendimi oyalayacak bir şeyler yapıp, yapmadığımı sordu.Bende üç dört hafta ebru kursuna gittiğimi, e biraz acemice ve çocukça yazılar yazdığımı söyledim.      Sağ olsun, kendi yazmış kadar sevindi?      Neden ebru sanatına devam etmediğimi sordu,      Fazlası beni bozar dedim.      Bana bir cevap vermedi ama yüz ifadesi çok şey anlattı. J L     Yazılarımı sordu nasıl şeyler diye?     Biraz önceki cümlemi tekrarladım, acemice makale, şiir ve romana benzer bişeyler dedim,     e çok güzel yazmaya devam edin sakın bırakmayın, kafanızdaki yorgunluğu ve takıntınızı atarsınız dedi.    Ama yazdıklarımı okuyunca kendimden tırsıyorum, valla dedim,     Tekrar aynı şaşkın yüz ifadesi belirdi yüzün de, L J  içinden vela havle, vela kuvvetin! çattık belaya deyip, dışından da nasıl yani dedi?    Yazılarım da, ya kendime ya da başkalarına zarar verecek insanların kasvetiyle yazılmış kelimeler görüyorum dedim.     O zaman bu aralar sakın yazma dedi.Yani oda benim gibi, ne diyeceğini bilemedi J     Eve geldiğim de kendi kendime çok güldüm, doktorun söylediklerime verdiği cevaba! Aynı deve kuşu misali başını kuma göm sen kimseyi görmeyince kimse de seni görmez. Eğer içimde ki kasveti yazmazsam ortaya çıkmayacak, bende bu karamsarlıktan çıkmış mı olacaktım? Bu teklif hem komik hem de saçma, yazsam da yazmasam da içimden geçenler bende ki sorunun ta kendisi değil mi?Neyse yaz da yazdığın ne menem şeylerse onları iyileşene kadar okuma diyebilirdi aslında.Sağ olsun o gene de elinden geleni yaptı. Doktor değil allameyi cihan da olsa  dedim ya serde ukalalık tam tekmil bu aralar kimse yaranamıyor bana.    Velhasıl, doktorun tavsiyelerine uydum ve zoraki de olsa ilaçları kullandım , (ama yazmayı asla bırakmadım ona inat ). Bir müddet sonra uyku düzenim yerine geldi, uçuk kaçık halim de teşrif etti, tahammülsüzlüğüm beni terk etti.  (hiç üzülmedim buna valla) KDV olaraktan bir sükûnet, bir sakinlik buyurdu ki üzerime hiç sormayın, eline vur ekmeğini al kıvamını buldum, bu benim hiç sevmediğim, hatta nefret ettiğim, hiç de uygulayamayacağım bir meziyettir.Hemen doktora gittim, bende ki bu değişimin çevremi nasıl da memnun ettiğini anlattım. Hatta bir kurul oluşturdular yakında sizi ziyarete hazırlanıyorlar, gelecek size plaket verecekler dedim! Çoook sevindi.   Sizde tedaviden memnun kaldınız mı diye sordu?   Evet ya, aynı külkedisi gibi salak biri oldum sayeniz de dedim, sakince! ben de çok memnunum bu halimden , hatta o kadar çok memnunum ki sizin için bir suikast planı hazırladım dedim. Bir an önce ortadan kaldırılmanızı uygun gördüm, diye de ekledim J.     Doktor çok kibar bir beyefendi hiç üzerine alınmadı, şaka yaptığımı sandı galiba ama gene de beni mayıştıran ilacı hemen kesti. Böylece kendini güvence altına almayı da ihmal etmemiş oldu.Eski kişiliğimi buldum, normal deli halime geri döndüm. Sabırsız ve inatçı olan, aptal ve nemelazımcı olmayan, hoşgörülü ama esnek olmayan yani nabza göre şerbet vermeyen,  doğrucu davut huylarıma çok şükür tekrar kavuştum. Bunun yanın da uykusuzluğum, huzursuzluğum, aşırı stresim ve insanlara karşı olan tahammülsüzlüğüm gitti. Offf kendimle dalga geçmeyi çok severim arada başkaları da kaynar, bu kez piyango doktora isabet etti kusura bakmasın. O hasta desin, ben dedim ya hoşgörülü bir insanım aldırmamJ  Bence iyilik ve kötülük gibi delilik de her insanın için de vardır. Aslın da beynimizin bir kenarın da uyku pozisyonun da bekler, arada bir uyanır. Kiminin deliliği kış uykusunda dır çok zor uyanır, kiminin ise kuş uykusundadır  en ufak tedirginlik de hemen açar gözlerini.İkilemler yaşarız hayatımız boyunca, huzurlu,mutlu iyi günler yaşarken güç toplarız, onları zor günler için depolarız. Keder ve kötülüklerle savaşta bu depodaki güçleri kullanırız, bunlar dışardan gelen tehditler için bizim silahlarımızdır,  karşı koymamızı ve sıkıntıları hasarsız atlatmamızı sağlarlar. Eğer mutlu ve huzurlu günlerimiz  azalır, bununla beraber güç rezervlerimiz yetersiz kalır ya da tükenirse bir anda sigortalarımız atar ve kendimizle olan savaşımızı kaybeder delleniriz.Tabi bilim bunu bu kadar basit anlatmaz, anlatsa adı bilim olmaz. J insanlar kafası karışmadan her şeyi çok çabuk anlar, bilime ve bilim adamına da gerek kalmaz. Bu yüzden evirip çevirip zora koşarlar ki kimse anlamasın diye, J benim gibi kolay anlatan dâhileri de göz ardı ederler.J( çoook alçak gönüllüyümdür çoook)                                                                      son

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder