Doktor ve hastane sağlığımız bozulduğun da ilk aklımıza gelen kelimelerdir. Ya kendimiz ya da yakınlarımız hastalıkla cebelleştiğin de ararız, onlar hep ordadırlar, ya nöbetçi, ya icapçı. Bizler için çabalar, uyku uyumaz, yemek yemez, gezemez, ama dayak yer, küfür işitir, şikâyet edilir, bulunduğu yerden sürülür. (aslın da beş para etmeyen uyuz bir kaç kişi yüzünden) bunun yanı sıra elleri öpülür, hediyelere boğulur ve çoğu zaman minnetle anılır. Bunlar hastalığın önemi ve yanında ki refakatçinin mizacına göre değişen hareketlerdir.
Bu konulara doktorla evli olmamdan kaynaklanan bir aşinalığım vardır. Her ne kadar ev de hazır ve nazır sürekli elimizin altında bulunan çocuk hekimi himayesinde yaşıyor olsak da, elde olanın kıymeti olmaz mantığı hüküm sürer bizim ev de. Çocukların gözün de hep öğretmenin söyledikleri doğrudur da, anne baba hiç bir şey bilmez ya! Durum aynı öyle evde ki bizim doktor bir şey bilmez!
Ben bir dâhiliye ye gideyim ya da hayatım sen o konuda uzman değilsin ki! Gibi rencide edici kelimeler geçer aramızda, eşime doktor değilmiş gibi davranırız. Aslın da bu bilinçli hasta ya da çokbilmiş ukala hasta sendromudur. Eşim de ne haliniz varsa görün diye boş verip başından savar bizi, ne yapsın söz dinletemez garibimJ
Üst üste gelen bazı sıkıntılar, beni de doktor ve hastane ile haşır neşir ediyor. On yedi yaşımdan beri bel ağrısı çeken bir hastayım, omurgalarım hizada dur komutuna karşı gelmiş bir ileri bir geri düzeni bozmuş durum da. Ameliyat şart diyen doktorlar sarmış etrafımı ben onları hiç sevmiyorum zorlamı! J Ameliyat olma diyen doktorlar bulsam bende hediyelere boğacağım.J
Hepsi ağız birliği yapmışçasına beni kendilerinden soğutmaya uğraşıyorlar, ben de kaçmakla, bakalım kim önce yorulacak. Ben umurlarındamıyım sanki beli ağrıyan, acı çeken, yürüyemeyen, iş yapamayan benim onlar değil. Bu yarışa 1-0 yenik başlayan da benim. Yorulan da ben olacağım tabi ki, ameliyattan korkmuyorum,ama bu bel ameliyatı biraz riskli tırsıyorum işte, gene de bu maçı alacağım başka yolu yok. Ameliyat son durak! kader değip yatacağım insaflı doktorların, insafsız neşterlerinin altına…
Bu stresle yaşarken başka sıkıntılar da üzerime geldi, bardak zaten dolmak üzereyken peş peşe gelen damlalar bardağı taşırdı. Bıçak sırtın da akrobasi yapmak da olan psikolojim allak bullak oldu.
Dört duvar arasın da sıkışmış buldum kendimi, dertler üzerime zincirden boşalmış gibi geliyordu. Bir kuyunun dibin de ışıksız ve merdivensizdim, çıkmaya çalıştıkça ellerimin kelepçeli olduğumu fark ettim kurtulamıyordum. Bağırıyordum sesimi kimselere duyuramıyordum, her zaman çok güçlü bir kişiliğe sahip olduğumu sanırken yanıldığımı anladım. Yardıma ihtiyacım olduğunu sonun da kabul ettim, buda benim rahatsızlığımı tedavi ile onurlandıracağımın müjdecisiydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder