30 Eylül 2015 Çarşamba

bir bayramı klasiği :))

      Gene bayram öncesi telaşı, sanki önce evde hiç yemek pişmiyor da senede bir iki kez pişiyor gibi telaş, telaş yine telaş. Oğlum şunu sever, kızım bunu sever, damadım diğerini sever yap yap diz dolaba. Sonra temizlik başlar sanki ev hiç temizlik görmedi bu güne kadar, bayramdan bayrama her yer temizlenir, bayram da daha çok kirlenmeden öncesi  aynı kırklanmak gibi.
     Sonra yorgun ayaklar, ağrıyan bel, yatakta sağdan sola dönemeyen bir beden, uykusuzluktan kanlanmış gözler. sigaradan sararmış bir cilt ve alkol komasına girmiş çıkmış gibi şiş bir surat.
     Sabah erken kalkmak için ilk sebep ise: Bayram namazına giden erkekler, sanki camiye değil de, bursa kılıç kalkan ekibiyle prova yapmaya gider gibi patırtı, gürültü ve şamata, namaza gitmeyen komşulara inat ben kalktım sende kalk yok öyle gaylesiz yatmak babında eziyet. cami dönüşü sabah kahvaltısı saat henüz sekiz bile değil, bayramlaşmaya gelecek  konu, komşu ve akrabalar yatandan kalkıp sanki pijamaları ile geleceklermiş gibi, o sabah insan değil de erken kalkan horozuz  sanki. Bir curcuna, bir curcuna doğduk doğalı ilk kez kahvaltı yapar, ilk kez kahvaltı sofrası görür gibi. Sonra bayramlaşma, herkes  harçlık yaşını geçtiği için çok rahat ve mutlu bir baba, kolonya ve çikolata ile geçiştirilen bayramlaşma.
      içeri de bol sohbet, bol kahkaha mutfakta anne gene telaşta masa toplanacak, toz alınacak, et doğranacak ev halkı giydirilecek bütün bu sorumluluklar görülmemiş, imzalanmamış hatta yazılmamış ama annenin yapmakta mecbur olduğu bir antlaşma...
     Sonra içeriden gelen isteklerle içinden isyan eden anne, dışından ise hemen kahveyi yapıp getiriyorum canlarım, ardından da çayı demlerim, ama meyveyi biraz sonra getiririm. Aaa ne zahmeti bu benim vazifem diye cevap verir yazılmamış antlaşmanın yasaları gereği!
     Ve böylece devletin verdiği resmi tatil biter, evli evine köylü de köyüne döner. Evde kalan anne elinde ki balonların hepsi patlamış bir çocuk gibi boynu bükük kalakalır yine tek başına, yada  sokak kedisi gibi yalnız, yorgun, sahipsiz! mutfak hırsız girmiş gibi tamtakır, ev Malazgirt savaşı orda olmuş gibi dağınık ve pasaklı.
     her bayram aynı dönence devam eder ve bu kargaşa ertesi gün unutulur gider. O an gelecek bayramın özlemi belirir anne ve babanın yüzünde, bir sonraki bayram biran önce gelsin de evlatlarımızı gene bir arada görelim daha fazla özlemeyelim diye!!!

    meral bağcı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder